Yayınlanmış Taslak
Metroya doğru yavaş adımlarla ilerledi; sırtı dünyanın tüm yükünü taşıyormuşçasına bükülmüştü. Kambur kambur ilerliyordu. Aklına masaj salonuna gitmek geldi ve “Bugünden sonra hemen gitmeliyim,” diye düşündü. Metrodaki insanlara baktı; hepsi sola doğru ilerliyordu. Kimse intihar etmek istemiyor olmalıydı, çünkü sağ tarafa gitseler, hızla gelen trenle karşılaşma riskleri artardı diye varsaydı. Sonrasında insanların yaşama isteklerinin neden bu kadar ağır bastığını merak etti. “Bu belirsizliklerle dolu dünyada neden yaşamak için bu kadar çaba sarf ediyoruz ki?” diye içinden geçirdi. Aslında, bilinmezliğin kendine has bir çekiciliği, bir nazı, bir cilvesi vardı, ama her şey açıkça belli olsa, daha hoş olurdu gibi geliyordu ona. Sonuçta o, kitabın sonunu öğrense bile okumaktan keyif alan tiplerdendi. Arkadaşı, izlediği diziyi anlatırken “Aman, spoiler olmasın,” dediğinde aldırış etmez, diziye devam ederdi. Hatta, yaşananları daha iyi analiz ederek daha fazla keyif alırdı. Bunu, genellikle geç farkına varmasına bağlardı. Geç anlayan biri olduğu için zaman makinesinin icadını sabırsızlıkla bekliyordu. Bir gün, o beklenen an elbet gelecekti. Geleceğe gidip her şeyi öğrendikten sonra geri dönecek ve aynı hataları bile isteye yapacaktı. Bu bilgiyle, yaşadıklarından daha fazla keyif alacaktı. Hayata sitem ederken bile alttan altta ona teşekkür edecek iyi ki diyecekti sonunda bildiği mutluluktan ötürü. İşte o zaman, zorluklardan kaçmayacak, çünkü her zorluğun sonunda yaşayacağı mutluluğu bilecekti. Şimdilik, işin sonunda mutluluk olup olmadığını bilmiyordu. Belki de tüm çabaları, sonunda ona kahkaha atarak “Boşuna uğraştın,” diyecek bir sonuca yol açacaktı. Bilmiyordu. Bilinmezliğin cilvesi, nazı bu yüzden canını sıkıyordu. “Fazla naz aşık usandırır,” diye boşuna dememişler. Hülyalı hülyalı geleceği düşünürken metronun rüzgarı düşüncelerini dağıttı ve kalabalığa karıştı.
İnsanların işe/okula giderken intihara ne kadar meyilli olduğunu hatırlattı.
YanıtlaSilayağını kaldırma çünkü üstüne basmadın
Sil