Uyukladığı çalışma masasında aklına gelen soruyla yerinden sıçrayarak makineye doğru uçarcasına koştu. Sorunun verdiği heyecanla ellerini makinenin üzerinde gezdirdi. Şapkadan tavşan çıkartmayacağını bildiği halde sihirli sözler söylüyormuş gibi bir edaya bürünerek: ''Sınırsız soru, sınırsız cevap'' dedi. Olayın heyecanına kapıldığı için tüm yorgunluğunu unutmuştu. Belki yorgunluğunu unutmasaydı, makineyi çalıştırmadan önce uyusaydı, yüzyıllarca anılacak hatayı yapmamış olacaktı. Her şey bir anda gelişti. Düğmeye bastı, çarkı çevirdi mistik duygularla yoğun huzmesinin içine dalarak istediğini sandığı yıla gittiğini düşledi. Fakat işler onun istediği gibi gitmemişti. Yorgunluğundan mütevellit 17.yüzyıla gideceğine, 15.yüzyıla bir Osmanlı evliyasının hanesine gitmişti. Karşılaştığı adam karşısında donakaldı. Onun istediği cevap bu değildi hele de titrek mum ışığının altında bir şeyler yazmaya çalışan bir adam hiç değildi. Bir anda gafletle elindeki feneri yaktı. Evliya hayatında ,rüyaları dışında, ilk defa gece vakti böylesi bir ışık huzmesiyle karşılaşıyordu. Belkide son kez görecekti bir şey söylemek istedi fakat dili tutulduğu için söyleyemedi. O esnada evliyanın karısı uyandı. Kocasının Allah katında yükseldiğini ve onun seçilmiş bir kul olduğunu düşündü. Tabi sabah olunca ilk işinin dere kenarındaki tüm kadınlara bu olayı anlatmak olacağınıda düşündü. Bunun yanında feneri açtığı için kendine kızan sorgucu ,yorgunluğunun üzerine daha da çöktüğünü hisseder gibi oldu. En iyisinin eve gidip neyi yanlış yaptığına bakmak olacağına karar verdi ve arkasında yüzyıllarca söylenecek olan rivayetleri bırakarak düğmeye bastı.
Ezan
Başlangıç için yeni bir ev arıyordu. Bir ilan dikkatini çekmişti: "Güneş gören ferah daire." Fiyatı da diğer evlere nazaran komik derecede uygundu. Üstelik eşyalıydı. Hemen emlakçıyla iletişime geçti. Tam fotoğraflardaki gibi ev ışıl ışıldı. Evi gezerken bir odanın perdelerinin çekili olmasına dahi aldırış etmedi. Emlakçı, sinsi bir gülümsemeyle saatine bakarken, "İyi fırsat bu, kaçmaz," dedi. O da kaçırmadı. Bir bavul kıyafet, bir koli kitapla taşındı. İlk sabahın hayatının en aydın günü olacağını düşünerek uykuya daldı. BAM! Evin içini titreten sesle yataktan fırladı. "Allaaaaaaahu Ekber!" Kalbi bir an için yerinden çıkacak gibi oldu. Yarı uykulu bir halde odanın içinde dolanırken sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Apartmanda yangın mı çıktı? Biri megafonla mı bağırıyor? Perdeleri araladı, dışarı baktı... İşte o zaman gördü: minare. Üstelik pencereden uzansa neredeyse dokunacak kadar yakın. Ev gösterilirken neden bu odanın perdelerinin kapalı oldu...
Keşke burda da yazdığın gibi belli zamanlara bir düğmeyle ulaşabilsek. Belki şu an için neler kazanabilirdik neler, belkide elimizde olan her şeyi de kaybederdik orası meçhul :/ :)
YanıtlaSilnerde o günlerrr
Sil